🚙OTOSTOP ÜZERİNE 🚛
- Talha Karadayı
- 18 Mar 2020
- 6 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 3 Mar 2021
İşte memleketim insanı geliyor.
Kesin duracak! 👍
Durdu! Durdu! Koşş! 🏃🏻
Merhaba! Ne tarafa gidiyorsunuz?
Olur olur! Bizi oraya kadar bırakabilirsiniz.
Hayatımın belirli bir döneminde yaptığım seyahatlerin ve çıktığım yolculukların vazgeçilmez diyaloglarıydı bunlar. O kadar güzel, o kadar içerisinde benzersiz deneyimler barındıran bir dönemdi ki, şuan biraz buruk biraz tebessümle yad ediyorum geçmişi.
O süreçte insanlardan türlü türlü tepkiler ve yorumlar alıyordum.
Helal olsun, nasıl cesaret ediyorsun. Cesaretine hayranım!
Abi hiç korkmuyor musun?
Dışarıda adam kesiyorlar!
Talha, Türkiye’desin, farkında mısın?
Olum ben vereyim paranı, bin otobüse git!! 😂
Anlatamadığım ise şuydu. Bu benim için bir zorunluluk değil tercih meselesiydi.
Bu yazının yazılış amacı ise, bu tercihin bendeki sebeplerini tartışmaktır.
Maddi tasarruf, yeni deneyimler, yeni insanlar ve kapitalizme karşı bir duruş…
Otostopa karşı türlü bakış açıları vardır ve kimisi sempatik, kimisi itici bulabilir. Herkesin görüşüne saygı duyuyorum. Ancak uzun bir süre otostopçuluk yapmış biri olarak (otostopçuluk diye bir kavram da üretmiş olalım) daha önce denemeyenlerin bu konudaki ön yargılarını belki bu yazı aracılığıyla kırabilirim veya genel bilgi sunabilirim diye düşünmekteyim. Buna ek olarak otostopçu arkadaşlarımız da merak edip okuyorlarsa, onlarda kendi hikayelerine benzer kesitler görüp gülümseyebilirler.
Öncelikle otostop eylemiyle tanışma serüvenime kısaca değinmek istiyorum.
İlk olarak lisedeyken otostop yapmaya başlamıştım. Düzce’nin bir ilçesinde (Gümüşova) okuyordum ve her akşam şehir merkezine gidebilmek için 1,5TL’lik yol parası veriyordum. Bakmayın öyle 2010'larda bir lise öğrencisi için güzel para idi. O zamanlar bir grup arkadaşla birbirimizi gazlayıp, ilçenin içinden geçen ve şehir merkezine ulaşan devlet kara yolunda otostop çekmeye başlamıştık. Çok kolay olmuştu açıkçası. Öğrenci olduğumuzdan mütevellit herkes duruyordu ve haftalık arkadaşlarla çay paramızı çıkarmış oluyorduk😂 . O zamanlar param cebimde kalsın diye kısa mesafe otostopçuluk yapmıştım. Hala daha bile bu maceramdan unutamadığım anılarım vardır.
Otostopçuluğu hobi olarak yapmam ise üniversite yıllarının ortalarına tekamül ediyor. Kanım kaynıyordu, gençtim, aile baskısından uzak ve okul konusunda esnektim. Dünyayı keşfetmeye yönelik arzum her şeyin üzerindeydi. Ancak param tutkularımı karşılayacak bir düzeyde değildi. Zaten kimin cebindeki para tutkularına ulaşmasında yeterli oluyor ki. Ulaşabileceğim en uç noktaya ulaşmak için harekete geçmeye karar verdiğimde, karşıma çıkan maddiyat problemini aşmaya yönelik iki çözüm önerisi getirdim:
Konaklama ihtiyacımı kamp yaparak halledecek,
Hedefe giden yolculuğu ise otostop yaparak çözecektim.
Bu kararı evde vermek kolay. Ama o yola çıkmak, ilk adımı atmak kolay olmuyor. Yanınıza arkadaş arıyorsunuz ancak “Hadi gel otostopla Ankara’dan Antalya’ya gidelim. Bir kaç gün kalıp döneriz.” dediğinizde açılmış gözlerle karşılaşıyorsunuz. Genelde de kimse yanaşmıyor. Kırılma noktasını ise; yola çıkmak için bir başkasına bağlı olmadığınızı düşündüğünüz ve eyleme geçtiğiniz an hissediyorsunuz. Bu sefer insanlar sizinle yola çıkmak istiyor.
Aslında burada denilebilir ki: Hayatınızın hiç bir alanında bir başkasına bel bağlamayın. Hedeflerinize giden yolda her zaman tek de kalsanız adım atmaktan korkmayın. Siz onlar olsa da olmasa da hedefinize yürürseniz, gerekli veya olsa da güzel olur dediğiniz kişiler kendiliğinden beliriyorlar. Bunu denemiş ve pişman olmamış biri olarak, sizi temenni edebilirim.
Devam edelim..
Ben de ilk olarak aynı problemle karşı karşıya kaldım ve fark ettim ki, eğer harekete geçmezsem, hiç bir zaman bulunduğum yerden kıpırdayamayacağım. Bir çok seyahat ettim, bir çok kez tek başıma yollara çıktım. Ve size tüm samimiyetimle bir şey söyleyeyim mi? Yalnız çıktığım yolculuklarda bile hiç yalnız kalmadım (Yolculuk esnasından bahsetmiyorum. Gittiğim yerlerdeki seyahatlerim, kamplarım vb.). Bir yerden sonra çevremdeki insanlardan bazıları benimle bu maceraya atılmak istediler ve onlarla çok güzel anılar biriktirdik. Bunlardan biri şuan en yakın arkadaşlarımdan biri konumunda. Bunu söylüyorum çünkü bu dostluğun müsebbibi otostopla yaptığımız seyahatlerimizdir.
Şimdi diyeceksiniz ki “Yazının başında zorunluluk değil tercih meselesi demiştin ama maddiyattan bahsediyorsun”. Evet haklısınız. Bu noktaya kadar maddi kısmından bahsettim. Bahsettim çünkü başlangıç noktası maddiyattı.
Şimdi anlatmak istediğim kısım ise, bunun bir tercih haline gelmesi ve buna ihtiyacım olsa da olmasa da büyük bir tutkuyla yapma serüvenimdir.
Seyahatlerimin önemli bir kısmını otostopla yapmaya başladıktan sonra, öyle güzel insanlarla tanıştım, öyle güzel anılar biriktirdim ve öyle kıymetli dersler çıkardım ki, artık bu eylem benim nazarımda, gitmek istediğim yer kadar önemli hale geldi.
Çok değişik mesleklerden insanlarla tanıştım örneğin. Tır veya kamyon şöförlüğü yapan abilerimiz, zengin iş adamları, pazarlamacı kadın ve erkek arkadaşlarımız, esnaf amcalarımız, çiftçi dayılarımız, bizim gibi gezgin kardeşlerimiz ve diğer bir çok gönlü zengin memleketim insanı… Bunların bazıları bizimle yemeklerini paylaştılar, kalacak yer konusunda yardımcı oldular, gideceğimiz yer yolunun dışında bile olsa, yolunu uzatarak bizi varacağımız yere bıraktılar. Bana Türk insanının samimiyetini ve yardım severliğini gösterdiler.
Çok ilginç bilgiler edindim bu insanlardan mesela. Yollardaki beyaz şeritlerin gece parlama sebebinin, boyanın içerisinde toz halinde cam parçacıklarının olması olduğunu yolda öğrendim. Entelektüel sohbet ettiğim genç tır şöförleriyle, müspet abilerimizle tanıştım ve tırcıların ekseriyetle filmlerde ve dışarıda anlatıldığı gibi olmadığını anladım. Uzak mesafe yük taşımacılığı konusunda genel kültür sahibi oldum. MAN şirketinde bölge müdürü bir abimizden kariyer tavsiyeleri aldık. Yerli tarım ürünleri üreten iş adamıyla iş dünyasına yönelik sohbetler ettik. İzmirli zengin bir iş adamından İzmir’in eski hallerinden konuştuk. Antalyalı çakır keyfi abilerimizden Antalya’nın gece hayatına değindik. Gezgin arkadaşlarımızla, yola çıkmak üzerine konuştuk.
Anlayacağınız üzere bunlar sıralamakla bitmez. Bundan dolayı otostopla ilgili değerli gördüğüm sadece bir anımdan ve çıkardığım dersten bahsedeceğim.
Fotoğrafın çekildiği gün tek başıma Ankara’dan Düzce’ye, ailemin yanına yola çıkmıştım. Ramazan ayıydı ve İstanbul’dan ancam iftara gelmişti. Anlayacağınız iftara Düzce’ye yetişmem gerekiyordu. Bir tırcı abimiz beni aracına aldı ve böylece yolculuğum başladı. Dışarıdan bakılınca kaba saba bir abimizdi. Tır yavaş gidiyordu. Biraz tedirgin olmuş birazda yetişebilecek miyim acaba diye düşünmeye başlamıştım (Tırın yükü ağırdı ve dorsenin tekerlekleri küçüktü. Bundan dolayı yavaş gitmesi gerekiyordu. Alın size bir bilgi daha.). Bolu civarlarına geldiğimizde güneş batmaya yönelmiş ve bu hızla gidersek iftara yetişemeyeceğim kesinleşmişti. Bu arada abimizle aramda şöyle bir diyalog gerçekleşti.
Tırcı abimiz: Düzce’ye iftara yetişemeyeceksin gibi duruyor. Bolu Tüneli öncesi mola vereceğim. İstersen iftarı beraber yapalım.
Ben: Sağol abi ama iftara Düzce’ye yetişmeliyim. Ben oradan devam ederim.
Tırcı abimiz: Dur bakalım…
Bu "dur bakalımdan" sonra anlamaya çalıştığım şeyler olmaya başladı. Abimiz kendisini geçmek üzere olan diğer tırlara dikkat ediyor, kimilerine selektör yapıyordu. Boş olan tırları gözüne kestiriyor ve durdurmak için işaret ediyordu (Tırcıların, yolda birbirleriyle bu yöntem aracılığıyla yardımlaştığını öğrenmiş oldum). En son bunlardan biri emniyet şeridine doğru yanaştı ve aynı anda durduk. Abimiz inerek diğer tırcı abimize “Düzce’ye iftara yetişmeye çalışan bir kardeşimiz var. Ben mola vereceğim, sen yetiştirebilir misin?” dedi. Bunun üzerine ben diğer tıra geçtim ve evet iftara Düzce’ye yetişebildim!
Şimdi bu hikayenin diğerlerinden ayrılan özelliğine gelecek olursak. Bu otostop hikayem, en çok tedirginlik yaşadığım ve sıkıntılı hissettiğim örnektir. Ve bu örnekte bile beni aracına alan abimiz üstün bir özveri göstererek çok büyük bir yardımda bulundu. Çıkarılacak ders ise; kimseyi hemen yargılamak oldu. Bunun gibi otostopla çıktığım yolculukların bana kattığı çok şey oldu.
Burada değindiğim anılar ve anlatamadığım daha bir çoğu…
Bunların benim için bir anlamı var. Otostopçu olmanın benim için felsefi bir anlamı var. Son olarak bu hissiyatımdan bahsedeceğim sizlere.
Yaşadığımız çağ gittikçe kapitalistleşiyor. Kalabalıklar içerisinde artık gün be gün yalnızlaşıyoruz. Her gün yüzlerce surat görüyor ama hiç biriyle etkileşime geçmiyoruz. Kendimiz ve tanıdığımız insanlar haricinde kalan diğerleri bizim için sadece bir araç. Bundan dolayı alışveriş yaptığımız marketteki kasiyerin suratına bakmıyor, çay aldığımız çaycıya halini hatırını sormuyoruz. Kimi zaman teşekkür etme, bir tebessümde bulunma gereği bile duymuyoruz. Çünkü o kişiler bizim için ihtiyacımızı gören sıradan suretler. Onlar yerine bir robot olsa, bizim için hiç bir şey fark etmeyecek. Zaten o insanların psikolojik birer varlık olduğunu göz önünde bulundurmuyoruz.
Ben bunun bireysel testini yapmış bulunmaktayım. Belki içinizden bazıları da bunu deneyimlemiştir. Bir gün girdiğiniz büfedeki arkadaşa alışveriş esnasında “nasılsınız” diye sorunuz. Size kahvenizi getiren garsona “çok teşekkür ederim” diyerek içten bir şekilde gülümseyiniz. Bunun karşılığında size bir tebessümün geri dönüşünü ve oluşan pozitif enerjiyi hissedeceksiniz. Bunun sebebi ise çok basittir. O insanın sizden, zorunlu olmadığınız halde bir nezaket ve değer görmesi, o kişiye hayatın anlamlı olduğu ve her şeyin çıkara dayalı olmadığı mesajını vermektedir.
İşte benim için de otostop çekmenin felsefi anlamı bu durumun bir tepkimesidir.
Kendim deneyimlememiş bile olsam, deneyimleyenlerden duyduğum kadarıyla, Avrupa’da otostopçuya duran araç şöförleri, götüreceği mesafeye göre ücret talep edebildiği bile söyleniyor. Bunun haricinde yukarıda bahsettiğimiz gibi, hayatın bizim için çıkara dayalı bir hale geldiği ve her gün daha da kötüleştiği bir gerçek.
Durum böyleyken, ben yaptığım otostoplarda bu felsefi görüşü de taşıyorum çantamda. Çünkü beni aracına alan bir insan herhangi bir çıkar, kazanç, fayda gözetmeden bunu yapıyor (Gerçekleşen tatlı sohbetin oluşturduğu faydayı tabiki de tenzih ediyorum). Biz ise gösterilen özveri karşısında o kişiye saygımızı ve sohbetimizi sunarak, aslında yolda adam kesmek için beklemediğimizi ve insanlığa kötü tarafından değil iyi tarafından bakılabileceğini gösteriyoruz. Ve belki de bir sonraki seferde, başka bir insana daha yardımcı olmasına sebep oluyoruz. Sonuç olarak her iki taraf içinde çıkar amacı olmayan ve güzel anılar klasörüne eklenen bir eylem gerçekleştirilmiş oluyor. Anlayacağınız:
Ben otostop çekerek kapitalizme ve yalnızlaşan insanlığa karşı protestomu gerçekleştiriyorum.
Eğer buraya kadar okuduysanız sabrınıza teşekkürlerimi sunarım.
Genellikle anılarımdan bahsettiğim bir yazı oldu ancak belki birilerine farklı noktalarda fikir verir. Böyle olmasını dileyerek yazımı sonlandırıyorum.
Sonlandırdım…
Comments