KAYA GAZI(SHALE GAS) ve TÜRKİYE’DEKİ DURUMU
- Talha Karadayı
- 18 Mar 2020
- 4 dakikada okunur
Kaya gazı tanım olarak; yer kabuğu içinde yeterli derinliklerde ve olgun denilebilecek kayaçların içerisinde sıkışmış vaziyette bulunan metan gazıdır(KETEN 2015). Geleneksel(conventional) gazların aksine kaya gazı, sıkıştığı kayaların altında yüksek miktarlarda yoğunlaşmadığından dolayı alışılmadık(unconventional) gazlar arasında yer almaktadır(ORDONEZ, 2018). Petrol ve doğal gazın ana kayadan ayrılarak farklı kayaçların içerisine yerleşmesi aşamasında ana kayanın gözeneklerinde kalan kalıntılar, kaya(şeyl) gazını oluşturmaktadır.
Endüstriyel anlamda ilk kaya gazı üretimi 1970 yılında ABD’de gerçekleştirilmiştir(KARSLI, 2015). Fosil yakıtlar arasında yer alan kaya gazına, diğer fosil yakıtlara nazaran 2000 yılına kadar endüstriyel anlamda bir değer atfedilmemiştir. Bunun sebeplerinden biri olarak kaya gazının işletilmesinin, diğer enerji kaynaklarının işletilmesinden daha zor ve maliyetli olmasını örnek olarak verebiliriz(KARSLI, 2015). Ancak 20.yy’ın ikinci yarısından başlayarak süregelen yüksek enerji ihtiyacı ve bunu karşılamaya yönelik enerji üretimi, fosil yakıtlarının hızlı bir şekilde tükenmesi gerçeğini gözler önüne sermiştir. Bunun yanında yer altı kaynaklarının ülkeler için avantaj oluşturabildiğini de göz önüne alırsak, ülkelerin sınırları içerisindeki alternatif kaynakları değerlendirmeye yöneldiğini söyleyebiliriz. Bu trendin dünya çapında artış gösterdiğini de eklediğimizde, 21.yy’ın başlarından itibaren ülkelerin alternatif olarak gördüğü kaya gazını endüstriyel anlamda üretmeye yönelmesini anlamak zor değildir. Kaya gazı rezervlerinin dünya üzerinde ki dağılımına kısaca değinecek olursak; 32,89 trilyon m3lük bir rezerv ile ABD’nin ilk sırada yer aldığını ve ABD’yi sırasıyla Çin, Arjantin, Cezayir ve Kanada’nın takip ettiğini söyleyebiliriz(KARAGÖL ve KAVAZ, 2017).
Coğrafik olarak baktığımızda, Türkiye’ye sınır komşusu olan ülkeler zengin enerji kaynaklarına sahip olsalar da, maalesef Türkiye böyle bir zenginliğe sahip değildir(KARAGÖL ve KAVAZ, 2017). Enerji üretimi için yabancı kaynaklara %75 oranında bağımlı olan Türkiye, enerji ithalatını azaltmaya yönelik sürekli arayış içerisinde bulunmuştur. 2000’li yıllarda dünyanın genelinde kaya gazına yönelik araştırma ve üretimler başlarken Türkiye’de de 2000’li yıllardan itibaren bu kaynak türüne yönelik çalışmalar başlamıştır(KARAGÖL ve KAVAZ, 2017). Bu enerji kaynağını arayıp çıkartmaya ve üretimini yapmaya yönelik ilk anlaşma 2010 yılında Transatlantic Petroleum Firması(ABD) ile Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı(TPAO) arasında imzalanmıştır. Bir diğer önemli anlaşma ise, 2011 yılında Shell(Hollanda) ile TPAO arasında imzalanıştır(KARSLI, 2015). ABD Enerji Bilgi İdaresinin (U.S. Energy Information Administration) 2015 yılında yayınladığı Dünya Kaya Gazı Kaynakları (World Shale Gas Resources) raporunda Türkiye’nin enerji üretimine çevirebileceği kaya gazı rezervi yaklaşık olarak 424 milyar m3 civarındadır. Ancak yapılan tahminlere göre 1,8 trilyon m3’e kadar kaya gazı rezervi olabileceği belirtilmektedir(KARSLI, 2015). 2013 yılında Türkiye’deki doğal gaz tüketimi 46 milyar m3 olarak hesaplanmıştır. En iyimser şekilde yapılan hesaplamalara göre Türkiye’nin sahip olduğu kaya gazı rezervleri, Türkiye’nin maksimum 30 yıllık ihtiyacını karşılayacak kapasitededir(KETEN, 2015). Genel olarak enerji yatırımlarının yüksek maliyetli yatırımlar olmasının yanında kaya gazı sondaj ve üretim maliyetleri de çok yüksektir(KARAGÖL ve KAVAZ, 2017). İleri teknoloji gereksinimi olan kaya gazı sondaj ve üretim tesislerini kurmada Türkiye maalesef yetersiz kalmaktadır. Bu noktada teknoloji(know-how) transferi yapabilmek için daha önce değindiğimiz gibi uluslararası ortaklıklar yapılmaktadır. Ancak bu anlaşmalar neticesinde, sondaj ve üretimini yapacağımız, yerli ve milli kaynaklarımızdan biri olan kaya gazının belirli bir kısmının yurtdışına transferi öngörülmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen verilere ve TPAO’nın öngörülerine göre, Türkiye’de kaya gazı üretimine geçilebilmesi için 10 yıllık bir süreye ihtiyaç olduğu belirtilmiştir(KARSLI, 2015). Dünyadaki fosil yakıtlara yönelik, kömürün 114, doğal gazın 53 ve petrolün 51 yıl sonra tükeneceği öngörülmektedir(KARAGÖL ve KAVAZ, 2017). Yaşadığımız dönemde Türkiye, ucuz doğal gaz ithalatı gerçekleştirebilmekte ve tedarikçiler konusunda da çeşitlendirme yapabilmekteyiz. Bunların yanı sıra Türkiye enerji sektöründe yaptığı ve yapmakta olduğu yatırımlar sayesinde yakın dönemde enerji talebini karşılayacak arzı oluşturmuştur. Değindiğimiz avantajlar ve dezavantajlar göz önüne alındığında, kaya gazı için ayırılacak fonların, doğaya minimum zarar veren ve sürdürülebilirliği maksimum seviyede olan yenilenebilir enerji yatırımlarına aktarılması daha sağlıklı olabileceği düşünülmektedir(KARAGÖL ve KAVAZ, 2017). Araştırmalardan yola çıkarak 21.yy’ın son çeyreğinde geldiğinde petrol ve doğal gaz gibi önemli fosil yakıtların tükenmesiyle ülkelerin sahip olduğu enerji kaynaklarının önemi bugüne nazaran had safhaya çıkacaktır. Türkiye’nin bu süreçten karlı çıkabilmesi için elinde sınırlı miktarda bulunan kaya gazının doğru zamanda ve doğru miktarda kullanılması ehemmiyetlidir. Alternatiflerin daraldığı ve yeterli düzeyde enerji arzının sağlanamadığı noktaya kadar yenilenebilir enerji yatırımlarına ve teknolojilerini(know-how) transfer etmeye yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi, enerjide dışa bağımlılığın uzun dönemli ve kalıcı olarak azaltılmasına daha çok katkı sağlayacaktır. Eş zamanlı olarak başta kaya gazı olmak üzere gelecek vadeden diğer fosil yakıtların çıkarılması ve enerji üretimlerine yönelik teknoloji ihtiyacının(know-how ihtiyacının) giderilmesi ve bu alanda gerekli beşeri sermayenin oluşturulması için gerekli zamanı da bize sunacaktır.
Sonuç olarak, az miktarda da olsa Türkiye’nin böyle bir alternatife sahip olası sevindirici bir durumdur. Ancak kaynağın sınırlı olmasından dolayı ne zaman ve ne şekilde kullanılacağı iyi düşünülmelidir. Henüz üretimine geçilmemiş olmasıyla beraber, ciddi bir yatırım gerektirmesi ve Türkiye’nin teknolojisinde yetersiz kalması gibi önemli engelleri barındıran kaya gazından enerji üretimi, şuan için hem milli gelire hem de enerjide dışa bağımlılığa kalıcı bir fayda ve çözüm vadetmemektedir. Bunun yerine eldeki sınırlı kaynakları, bitmeyen enerji kaynağı olarak nitelendirilen güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji yatırımlarına ve bu yatırımların teknolojilerine(know-how) yönlendirmek daha akıllıca bir adım olacaktır. Talha KARADAYI. KAYNAKÇA -Antonio BRAVO ORDONEZ(2018), “Türkiye’niz Kaya Gazı Potansiyelinin Analizi”, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Fakültesi Yüksek Lisans Tezi -KARSLI Süleyman(2015), “Son Gelişmeler Işığında Türkiye’de Kaya Gazı”, Iğdır Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, Cilt:5, Sayı:3 -KARAGÖL Erdal Tanas, KAVAZ İsmaıl(2017), “Kaya Gazının Küresel Enerji Piyasalarındaki Yeri Ve Türkiye’deki Geleceği”, Siyaset, Ekonomi Ve Toplum Araştırmaları Vakfı -KETEN Nabi(2015), Dünya Ve Türkiye’deki Kaya Gazı Rezervleri Kaya Gazı Çıkartma Yöntemi, T.C. Trakya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tez Çalışması - Vello Kuuskraa, Scott Stevens, Tyler Van Leeuwen, Keith Moodhe(2011), “World Shale Gas Resources: An Initial Assessment of 14 Regions Outside the United States”, U. S. Energy Information Administration
Comments