top of page

KAFAYI ÇALIŞTIRMAK ÇENEYİ ÇALIŞTIRMAKTAN ZORDUR

Etrafımızda bazı insanlar vardır, yeşeren bütün umutları sökmekten zevk alırcasına yaşarlar. En çok onlar bilirler ama en az onlar eyleme geçerler. Siz onları tanıdınız..

Ülkenin ekonomisi çok kötü, düzeleceğini de sanmıyorum.Amerika da insanlar çok özgür, bizim ülkemizde ise özgürlük yok!Almanya’da asgari maaşla bile çalışan Mercedes’e biniyor abi, biz bir ton vergi veriyoruz.Eğitim sistemi burada çok kötü ama İngiltere’de mükemmel!Bu ülkede yaşanmaz, insanlar çok cahil ve yobaz…Suriyeliler bir evde on kişi kalıyor, ucuza çalışıyor, suç işliyorlar.vb.

Yukarıda örnek vermeye çalıştığım konulardan sürekli şikayet eden insanlara rast gelmişsinizdir. Belkide bunlardan bazıları da biziz. Sonuçta yukarıda sayılanlar ve benzerleri bir hayal ürünü değil. Her biri gerçek veya gerçeklik payı olabilecek konular.

Ancak asıl mesele şikayet etmek veya problemleri tespit etmek değil, şikayet etmekten ve yaptığımız tespitlerden bir adım öteye geçebilmektir. Bu konularda biz bir şeyler yapabildik mi? Veya en azından yapmayı aklımızdan geçirebildik mi?…

Bir süredir Spotify üzerinden “Bir Yaşam Felsefesi Olarak Girişimcilik” podcastini dinliyorum (fotoğrafın altında ki linkten ulaşabilirsiniz). Bu podcasti yayınlayan İnanç Ayar isminde çok sıcakkanlı ve sürekli öğrenmeyi seven bir abimiz.

Podcast: Taşınabilir cihazlarda dinlenebilir, izlenebilir ve hatta indirilebilir medya dosyalarıdır.

Kendisi bir bölümde iki tür insan olduğundan bahsetmişti. Konumuza uygun olduğu için değineceğim. Elbette ki bu bilginin kaynağı farklı ancak ben buradan kendisine atıf yaparak tembellik yapmayı tercih ediyorum :).

Ek olarak belirtmem gerekir ki bu aksam oturup bu yazıyı yazmamda ve başka alanlar da eyleme geçmemde kendisinin büyük etkisi olmuştur. Buradan teşekkürlerimi iletmek isterim.

İki tür insan vardır. Bunlarda ilki İç Odaklı, ikincisi ise Dış odaklı insanlardır.

Dış Odaklı İnsanlar

Karşılaştıkları problemleri tespit eder ve bu problemlerin sebebini sürekli kendisi dışındaki etmenlerde bulurlar. Bazen durum gerçekten bundan ibarettir ve problemin sebebi dış etmenlerdir. Ancak dış odaklı insanlar bu noktada yapılacak bir şey olmadığını düşünüp şikayet etmek haricinde eylemsizliği tercih ederler.

İç Odaklı İnsanlar

Dış odaklı insanlar gibi bu insanlar da karşılaştıkları problemleri tespit eder ve sorunun temeline inerler. Ancak iç odaklı insanları diğerinde ayıran özellik ise, sorunun temeli nerede yatarsa yatsın kendisinin bu konuda neler yapabileceğini düşünmeleridir. Sonuç olarak dış etmenlerin bu insanları eylem halinde olmaktan alıkoyması için baya çaba harcaması gerekir.

Ek bilgi olarak söyleyebilirim ki; lider olarak ortaya çıkan insanlar ekseriyetle iç odaklı insanlardır.

Bu kısa bilgiden sonra konu başlığımıza ve örneklerimize geri dönelim.


Türkiye’de özgürlüklerin kısıtlandığını mı düşünüyorsun? -Ee? Bu konuda herhangi bir eylemde bulundun mu? Mesela bu konuyla alakalı çalışan bir STK’da görev alıyor musun? Veya bu konuyla ilgili hiç kitlesel protestolara katıldın mı?


Eğitim sisteminin çok kötü olmasından mı şikayetçisin? -Ee? Bu konuda herhangi bir eylemde bulundun mu? Mesela bir eğitimci isen en iyi eğitimi kendi etki alanında sunmaya çalışıyor musun? Veya bu konudaki eksikliklerin kapatılmasına yönelik öncelikle kendini ve çevreni eğitiyor, bilgilendiriyor musun? Daha iyi sistemleri araştırıp bunların Türkiye’ye nasıl entegre edilebileceği üzerine düşünüyor veya etkileyicileri etkileyecek eylemlerde bulunuyor musun?


Bu ülkenin yaşanmaz bir yer olduğunu, insanların çok cahil ve yobaz olduklarını mı düşünüyorsun? Ee? Bu konuda herhangi bir eylemde bulundun mu? Mesela ülkenin şartlarını iyileştirmek için bir çalışman var mı veya insanların biliçlendirilmesi için eğitim kampanyalarına katıldın mı? Fırsat eşitsizliğine karşı eyleme geçmiş bir aksiyonun var mı? Veya sokakta karşılaştığın yanlış bir muameleyi düzeltecek yapıcı bir tutum sergiledin mi?


Ülkenin ekonomisinin çok kötü olduğundan, bir dünya markası çıkaramadığımızdan ve döviz kurlarının yüksekliğinden mi şikayetçisin? Ee? Bu konuda herhangi bir eylemde bulundun mu? Mesela bir dünya markası çıkarmayı denedin mi? Hadi acımasız olmayayım. En azından bunu hayal ettin mi? Örneğin finansal okur yazarlığını geliştirerek kendi ekonomik hayatını maksimize etmeye çalıştın mı? Veya en basitinden alışveriş yaparken yerli mallarına öncelik tanıyarak ülke ekonomisine katkı sağlamayı ve yabancı markalara mümkün mertebe kazandırmamayı denedin mi?


Suriyelilerin bir evde on kişi kalmalarından, ucuza çalışarak bizim iş olanaklarımızı azalttığından veya kanunsuz eylemlerde bulunduğundan mı şikayetçisin? Ee? Bu konuda herhangi bir eylemde bulundun mu?Özetle bu insanların davranışlarının sebebini iyi analiz ettin mi? Hiç bu ailelerle tanışarak problemlerini kendilerinden dinledin mi? Bu konuda bir STK ile çalışarak eyleme geçtin mi? Veya bu insanları yanlış yollara sevk eden sebeplerle ilgili gerekli birimlerle görüşerek önlem alınmasına katkı sağladın mı? En azından bunu denedin mi? Yoksa tamamen sebeplere duyarsız kalarak sonuçlardan şikayet etmeyi mi tercih ettin?

Örneklerle kafanızı şişirdiysem beni affedin. Ancak konunun zihinlerde somutlaşması için bunun gerekli olduğunu düşünüyorum.


Bebekken istediklerimiz şeyler için ağlardık. İstemediğimiz şeyler için de ağlardık. Çünkü sadece ağlayarak birilerinin bizim hayatımızı konforlaştırmasını sağlayabiliyorduk. Bazen ilk okul çağlarına gelmiş bazı çocuklar görürüm. Hala daha her problem karşısında ağlayarak ve çığlık atarak problemlerin çözülmesini beklerler. Bu durum beni rahatsız eder ve o anne babaya içimden sabır dilerim. Çünkü çocuk biyolojik ve zihinsel gelişimine paralel olarak problemlerini çözmeyi öğrenememiştir. Kimimiz erken kimimiz geç, yaş kemale erdikçe karşılaştığımız problemleri çözmeyi öğreniriz. Mesela yemek yemek için o yemeği satın almak veya yapmak zorundayızdır. Ağzımızın yanmasını istemiyorsak sıcak içecekleri yavaş içmeliyiz. Bu ve benzeri gelişmeler her insanın ekseriyetle ilerleme kat ettiği konulardır.


Ancak saydam bir eşik vardır ki, o eşiğin üzerindeki konularda tamamen eylemsizleşiriz ve sadece şikayet edip dururuz. Bu saydam eşik herkes için farklılık gösterir. Örneğin birisi için ülke siyasetine yön verecek noktalara gelmek o eşiğin altında yer alırken, kimisi için elindeki çöpü 100 metre taşıyarak bir çöp kutusuna atmak bile o eşiğin üzerinde yer alır ve bulunduğu yere savurur gider. Sorsanız kendisine, çöp kutusunun olmamasından dert yanar, belediyenin görevini yapmadığından şikayet eder.


Yazının sonuna doğru yaklaşırken yukarıda tespitini yaptığımız probleme çözüm önerisi de getirelim ki kendimizle çelişmeyelim değil mi?


Öncelikle belirtmemiz gerekir ki insan gelişime açık bir varlıktır. Baksettiğimiz saydam eşik değişmez değildir. İç Odaklılık ve Dış Odaklılık da doğuştan gelen ve kalıcı bir karakteristik özellik taşımaz. Biz bu durumun farkında olarak eşiğimizi çok daha yukarılara kaldırabilir ve daha fazla probleme çözüm getirecek eylemlerde yer alabilir. Dış odaklı olduğumuz noktalarda, bu durumu hatırlamalı ve “ben ne yapabilirim?” sorusunu sorabilmeliyiz.


Şöyle düşünün. Problem; küresel ısınma, artan savaşlar, yoksulluk, fırsat eşitsizliği, ırkçılık, iş yerinde baskı, komşunun sorumsuzluğu, her ne ise! Siz harekete geçmedikçe çözümlenmeyecek. Harekete geçtiğinizde ise en azından eyleme geçmiş olacaksınız. Eylem halinde olmak insana bir şey kaybettirmediği gibi eğiticidir de. Düşünün ki X problemiyle ilgili eyleme geçtiniz ve Y STK’sında senelerce görev aldınız. Çözüm aradınız ama çözülmedi. Bu süreçte kazandığınız yetenekler, elde ettiğiniz bilgi donanımı, çözüm odaklı bir network ağı, bunların hepsi bir kazanım olarak kalmadı mı sizin için? Veya yere çöp atılmasına karşısınız ve kendiniz yere çöp atmadığınız gibi atanları da her fırsatta uyararak duyarlılığa katkı sağladınız. İlgili belediyelere mail atıp eksik noktaları bildirdiniz ve bakanlığa en basit bir çözüm önerisi taslağı yolladınız. Ne kaybettiniz? Hiç bir şey olmasa bile, yere atılan çöp miktarından kendinizin ve engellediğiniz kişilerin çöpleri kadar az atılmasını sağladınız.


Aslında en değerlisi ne biliyor musunuz? Siz eyleme geçerek doğru olduğunu bildiğiniz bir şey yaptınız ve bunun karşılığında kazandığınız tatmini ise kimse sizden geri alamaz!


Martin Luther King’in güzel bir lafı var. “Doğru olanı yapmak için, zaman daima doğrudur.”


Son olarak diyebilirim ki: Unutma! Bir problem varsa sen eyleme geçmediğin için. İyi şeyler oluyorsa mutlaka birileri eyleme geçtiği için.

Her daim sorumlu olmanız ve saydam eşiğinizin altında kalmanız dileğiyle…

 
 
 

Comments


bottom of page